29 Eylül 2011 Perşembe

benim de bir adım var

Yıllarca şu garip biyolojik saatimle, metabolizmamla, sabah huysuzluğumla (hatta genel huysuzluğumla), gün içinde anca yarı uyanık kalabilen halimle yaşayıp da kendimi tembel, uykucu, halsiz, OFFFF, kategorilerine sokarak kendime haksızlık etmişim. Bugün öğrendim ki benim bir adım varmış: LUNAR

Ay insanı yani.. Bunu duyunca aklıma hemen kurtadamların gelmesinin suçunu popüler kültüre atıp, asıl demek istediğime geliyorum.

Kampüs dergisinin konuyla ilgili yazısından alıntılar yaparak açıklıyayım ne demek istediğimi:

Lunar insanlar, genellikle sınavı sabahın köründe olmasına rağmen, gece geç saatlere kadar ders çalışabilen, gündüz ise çalışmak için gece olmasını bekleyen insanlardır. Bunun yanına kocaman bir "tik" atma isteğime engel olmaya çalışıyorum, artık sınavlara girmiyor da olsam. Şimdiye kadar hiçbir sınava, derse, sunuma hava aydınlıkken çalıştığımı hatırlamıyorum.. Gerçi doğru söylemek gerekirse son gece sabaha kadar çalışma lunarlıktan mı yoksa "yumurta kapıya dayanmadan kıçını kaldırmama" sendromundan mı geliyor, o tartışılır..

Lunar insanlar, her ne kadar sosyal çevre edinmekte zorluk çekmeseler de, o çevreye kolayca ayak uyduramazlar. E-hem! Evet, yeterli, geçiyorum.

Birçoğu bu gerçeği reddetse de, lunar insanlar entelektüel olma eğilimine sahiptirler. Geceleri düşünen ve okumayı seven lunarların bu özelliği, onların okul hayatında çok başarılı olduğu anlamına gelmez. Bir lunar, ona öğretilenleri değil, merakla kendi öğrendikleri üzerine entelektüel bir birikim kazanır. Benim "boş bilgi deposu" şeklinde adlandırdığım beynime bir de bu açıdan bakmak gerekiyor bu durumda.

Kesinlikle “sabah dokuz-akşam altı” mesai saatleri olan ofis başı işler size göre değil. Çalışma hayatına parmağımın ucunu soktuğumdan beri söyleyip durduğum şey olarak da bilinir. Tembellikle, sıkıntıyla, ofis kıyafeti giyme zorunluluğunun sinirimi bozmasıyla alakası yok yani, tamamen yapım böyle :)

Kahvaltı atlanmaması gereken önemli bir öğün. Ancak, sabah erken saatte kahvaltı yapmak zorunda olmadığınızı bir şekilde ailenize ve arkadaşlarınıza belirtmeniz gerekiyor. Bunu da "kahvaltı için buluşalım" şeklinde planlar yapma eğiliminde olan arkadaşlarıma gönderiyorum.

Birçok yazar, müzisyen, düşünür ve bilimum yaratıcı meslekleri olan insanların gece çalışıkları da bir gerçek. Tabi onlar başarılı olarak kendilerini kanıtladıkları için annelerinin "sen daha yatmadın mı, bu ne biçim düzensizlik, bütün gün uyuyacak mısın..." şeklinde başlarını yediklerini sanmıyorum.

Eh bu durumda bir kitap yazıp Lunar'lığımı haklı çıkarmanın zamanı geldi heralde. Bir de şu tüm doğama aykırı sabah 9 akşam 6 işinden istifa etmenin...

PS: Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz.



4 Ağustos 2011 Perşembe

fun fact

Today I want to share a fun fact I've learned from my friend Merve while wandering the streets of Türkbükü the other day (see how I snuck that in there?)

Why are flamingos pink?
Because they eat too much shrimp!
There's a reason behind the pink color involving enzymes and pygments and whatever, if you're that interested in flamingos you can research the rest, that's it from me.
Take care while I'm gone!


Bugün, geçenlerde Türkbükü sokaklarını arşınlarken Merve'den öğrendiğim bir şeyi paylaşmak istedim (Bodrum'da olduğumu araya nasıl da sıkıştırdım ama ;)).

Flamingolar neden pembe renktir?
Çok fazla karides yedikleri için!
Aslında pembe rengin sağlanmasının enzimlerle ve pigmentlerle ilgili vs vs bir sebebi var ama flamingolarla o kadar ilgilliyseniz o kadarını kendiniz de araştırabilirsiniz. Benden bu kadar.
Ben yokken (!!) kendinize iyi bakın!


29 Temmuz 2011 Cuma

a few discoveries

I feel another Harry Potter book marathon on the way. Last night and today I've spent countless hours (and I'm not ashamed to admit it obviously) on JK Rowling's official site, clicking on various things, trying to find the hidden stuff. Here's how I did so far:

On the "links" page (when you click on the glasses on the homepage) there's a book with a "?" in the cover. Slide it to the left and voila there's a key! Use it on the box on the right and you will unlock a page about the Sorting Hat. Also if you wait on this page long enough, the photo frame on the left will fall down and you'll see Harry's scar on the paper behind it. As shown in the capture, obviously.

My second discovery was on my favorite page, the study of Rowling (the one you go by clicking on the eraser). Arrange the time on the hourglass as shown in the capture (13/06/07 for ones who are too lazy to click on a damn pic!) and click on the hourglass. The door is locked, right? Wrong! You'll notice that annoying fly that goes around the room doesn't move anywhere, hmm suspicious! Click on it and there appears a key! Open the door, arrange the bits on the paper so that it'll make the Deathly Hallows Symbol and click on it. Now you can take your W.O.M.B.A.T test! Though I haven't done that yet, it says it'll take 35 minutes, geez!

Eek, while writing this entry this happened on the page I just told you about.Hellooo Peeves!

Another one, though this is a bit incomplete. Go to the "Extra Stuff" page (the hairbrush) and pick up the eraser on the board and hover it over the partially torn page, you will see a few items appear on the page. I have found 3 of them around the site. The leaves are behind the partially torn page, the bottle is on the links page on the book shelf and the spider keeps crawling around on the homepage, I caught it on the newspaper. Haven't found the feather so I don't know what this does, but still cool!

And while I was writing this the phone on the homepage rang, I answered and someone said "Hello, hello, is anyone there?" then hung up.

And I've just completed the incomplete one I just wrote and found another one! Alright, the feather is on the "Fan Sites" page (the paper clip) on the shelf. Upon clicking on all four objects you get the first typed manuscript of the Philosopher's Stone! (though I can't see it yet, something's up with my pop-up blocker damn!)

This is just to prove that I did actually get it heh heh.


Staying on the "Fan Sites" page you will see empty spaces in front of the trophies, with a "?" marked plates next to them, place the "?" plates (there are two, next to each other) on the empty spaces and you will get a drawing of the midnight duel of Draco and Harry (and Dean too, though I still can't see this blah!)

And the last one! This isn't a new discovery though, I've done this years ago but still. Go to Rowling's study again (the eraser). And arrange the hourglass so it shows 20/12/04 and click on the hourglass.This is the page you get. The door appears to be locked again. But notice on the mirror that it's open and a Xmas tree is inside. So instead of clicking on the door, click on the image of it on the mirror. This will close the image of the door while unlocking the door. Cool!

So this is how your page looks now. Click on the presents and they will ask you 3 riddles and 3 questions about Harry Potter (they are kinda tough ones too!) This is actually how the name of the 6th book was first announced. So the answers of the riddles are "Half", "Blood" and "Prince". The answers of character questions are: Don't read this if you wanna solve it yourself, don't say I didn't warn you!!

Corned Beef, is Ron's least favorite sandwich filling
Otter, the form of Hermione's patronus
Bristol, the city one-year-old Harry Potter fall asleep over

Upon answering all questions, the star on top of the tree will light up and now you can click on the card with the star symbol on it to read a Merry Xmas and A Happy New Year wish from Rowling herself.

Well that's it! That's how many I've found without checking it up on the net. I'm sure this has been done before but I had fun so whatevs!

And before I go I would like to say a few words: Nitwit! Blubber! Oddment! Tweak! Thank you..


26 Temmuz 2011 Salı

photo memories

A couple of minutes ago I was writing a bitchy review of Harry Potter and the Deathly Hallows Part 2, about how emotionless it was and how they've missed some essential parts etc etc. I'm disappointed, like I always am after the Harry Potter movies. So meh, but Barış saved you from that bitchy post by showing me an awesome website. So I'll share some photos I picked instead. Enjoy!

Steven Spielberg

Winona Ryder & Johnny Depp

Leonardo DiCaprio & Kate Winslett

Tim Roth & Harvey Keitel

Stephen Fry & Hugh Laurie

Milla Jovovich & Beck

Michael Jackson & Paul McCartney

John Travolta & Sylvester Stallone

John Belushi & Bill Murray

Harrison Ford, Carrie Fisher and Mark Hamill

Nick Castle as Michael Myers

Bill Murray, Dan Aykroyd and Sigourney Weaver

Edward Norton, David Fincher and Brad Pitt

Heath Ledger, obviously

Audrey Hepburn & Fred Astaire

Birkaç dakika öncesine kadar Harry Potter'ın ne kadar duygusuz ve eksik bir film olduğu vs hakkında uzuuun bir eleştiri yazısı yazıyordum. Her film sonrası olduğu gibi gene hayal kırıklığına uğradım değişen bir şey yok. Ama şükredin ki Barış bana bu mükemmel ötesi siteyi göstererek sizi benden kurtardı. Benim siteden seçmece koyduğum resimler bunlar, siz gene de kendisini bir ziyaret edin ;)

23 Temmuz 2011 Cumartesi

emma vs kristen

Lately, my absolutely favorite things are every little thing that makes fun of Twilight while praising Harry Potter. I can't help myself, it just amuses me so much. So this is my fave bit of today. Whoever made it, thank you!

Son zamanlarda Twilight'ı yerin dibine sokarken Harry Potter'ı öven şeylere bayılıyorum. Aslında hep bayılıyordum gerçekçi olalım ama son zamanlarda bir arttılar sanki? Neyse, böylece bu resim de bugünümün en sevdiğim şeyi oldu. Kim yaptıysa, çok çok saolsun!

22 Temmuz 2011 Cuma

life is

Mozella's "Life Is" is my new favorite song.

"To know you is to love you" - Madonna

She says it best.

18 Mayıs 2011 Çarşamba

kahve falı

Fala inanmayıp falsız da kalmayanlardan değilim. Hayatımda ilk defa falı geçen hafta Cansu ve Zeynep'in dgünü yemeğinde Cansu'ya baktırdım, o da geyik amaçlıydı büyük oranda :)

Ama siz benim gibi değilseniz ve günlük (haftalık ya da aylık bilmiyorum) kahve falı dozunu illa almanız gerekiyorsa sizi bu siteye yöneltiyorum. Bu kıyağımı unutmayın ;)

9 Mayıs 2011 Pazartesi

bu kız napıyo yaw?

Nerdeyse hiç "update" etmediğim hayatımın nerdeyse hiç "update" etmediğim blogu, son zamanlardan şöyle bir bahsedeyim. Hiç olmazsa o "nerdeyse"lerin hakkını vermiş olurum.

Az da olsa "Bu kız napıyo yaw?" diyenler var onlara da cevabım:

- Pazartesi günleri Bilgi Üniversite'sinde Tuna Erdem'in Film Genre dersine gidiyorum. Sinemaya az çok ilgim var, hobimdir, hayatımın aşkıdır vs diyen ya da sinemayı bu bağlamda herhangi bir cümle içinde kullanabilen herkesin kesinlikle alması gereken bir ders. Sabah 5'te yatan ben, gene aynı sabah 7'de uyanıp gidiyorum bu derse, düşünün artık :)

- Genelde Cuma günleri (ve genelde 2 haftada 1, ama haftada 1 gidebilsem daha iyi olacak) Çiftehavuzlar'da, Dr. Ayça Kaya'dan beslenme eğitimi alıyorum. Zayıflamaya çalışıyorum demenin başka bir vesiyonu aslında, yanlış anlaşılmasın. Yoksa kursa gidiyorum sonra başkalarını eğiticiim tarzı bir şey diil. Ama sağlıklı beslenmeyi sadece salata yemeyle karıştıran ve kaç kilo olursa olsun sürekli "zayıflamaya çalışan" günümüz toplumunun alması gereken bir eğitim.

- Haftada 3 gün spora gitmeye çalışıyorum. Spora derken, spor salonuna yani. Olduğu yerde yürüyen, olduğu yerde bisiklet çeviren, olduğu yerde o Cross denen alet nasıl bir hareketse (kayak?) onu yapan, (büyük olasılıkla deli) insan topluluğunun bir üyesiyim ben de. "Spor salonuna yazılınır, senede 3 kere gidilir, para saçmaktan başka bir şey değildir" tezi en azından benim için doğru değil. Ayrıca yüzüyorum (olduğum yerde değil tabii ki :)) ve en çok da onu seviyorum.

- Hayatımda hiç okumadığım kadar fazla okuyorum. Nedense hep aynı anda birden fazla kitap hem de. Çantamdan çıkarmadığım yolda okuduğum kitap, yatmadan önce okuduğum kitap, bilgisayarda sıkılınca okuduğum bir e-book ve o sırada eğer varsa bitirene kadar yemeden içmeden okuduğum bir kitap. Benim genre'larım bunlar açıkçası. Yoksa her şeyi okurum. Mesela yeterince sürükleyici değilse o kitap çantamda durur, sürükleyiciyse yatmadan önce okuduğum kitap olmaz (ve genelde bir gün içinde biter zaten). Şu sıralar ne okuyosun peki derseniz: Neil Gaiman - American Gods (yatmadan önce), George R. R. Martin - A Song of Ice and Fire: Game of Thrones (e-book), Danielle Trussoni - Asi Melekler (çantamda) ve yaklaşık 2 saat önce bitirdiğim Kami Garcia & Margaret Stohl - Beautiful Darkness. Bu sene şimdiye kadar okuduğum en iyi kitapsa Anthony Bourdain'in Kitchen Confidential'ıydı, yemekle alakanız yoksa bile alınılası okunulası sevilesi bir kitap. Haberiniz olsun.

- Ayrıca yeni bir hobim var. Çizme ve boyama sevdamı birleştirip tshirt yapmaya başladım. Hobi demek ne kadar doğru olur bilemiyorum gerçi çünkü şimdilik sadece bir tshirt yaptım, o da Burcu'nun doğumgünü hediyesiydi. Ama yaparken az çok delirsem de peşini bırakmamamdan anladığım kadarıyla sevdim ben bu işi. O yüzden kendime (ve belki başkalarına da) yapmaya başlıyorum. Bir isteğim var bile aslında :)
Merak edenler için (telefonumun iğrenç kamerasıyla çekilmiş) Burcu'nun tshirtü :)

- Şimdi de Shallow Grave izleyeme gidiyorum. Görüşürüüüz!

14 Mart 2011 Pazartesi

bir deee...

Günün süpriz olayı da babamdan geldi. Profil resmim olarak da çok severek kullandığım  I "heart" Realism iconunu, benim için tshirt yaptırmış. Biraz büyük ama olsun. Ayy! <3

anket sevdası

Anketçiler heralde dünyanın en nefret edilen insanları arasında.. Kimse kusura bakmasın ama yürürken yolumu kesen, kim oldukları belirsiz insanlara sebep ne olursa olsun paramı, ismimi ya da telefonumu vermek istemiyorum.

Bu işi yapmanın başka bir yolu yok mudur?

Peki bugün, göya İstanbul Üniversitesi’nde okuyan engelli arkadaşına para toplama amaçlı elime zorla kitap ayracı tutuşturan, sana çok sinir oldum, gıcıklık yapma işte, kafa atıcam şimdi ya da işallah tüm saçların dökülür gibi, gayet insani(!) laflarla para koparmaya çalışan kendini bilmeze ne demeli?

Böyle bir adama söylediği doğru bile olsa para verilir mi yani?

Ayrıca bu aralar, eline birkaç kitap ayracı tutuşturan herkesin nedense İstanbul Üniversitesi’nde okuyan engelli bir arkadaşı var. Bir değil iki değil. Herkese bir haller oldu..

10 Şubat 2011 Perşembe

biliyorum!

İçinizden biri bana Chanel'in bu mükemmel ötesi mor ojesini almak istiyor!

Biliyorum!


Bilmediğim şey ise Chanel'den güzel oje yapanın olup olmadığı..




Bunların hepsini hepsini istiyorsunuz, onu da biliyorum!
Biliyorum işte :)


27 Ocak 2011 Perşembe

güzel bir gün

Kışın serin ama güneşli havalarına bayılıyorum! Atkılar, bereler, eldivenler... aksesuarlar çok hoş bir kere. Bir de böyle kat kat giyinip ıslanmıyorsunuz, güneş de yüzünüzde! İçi sıcak, dışı sıcak bir ortam.

Caddebostan Sahili'ndeki Starbucks da öyle. Duyan da hayatım Starbucks'ta geçiyor sanacak. Ama seviyorum elimde değil! Kahve mükemmel, müzik harika, bir de karşımda deniz parlıyor pırıl pırıl...

Ne olursa olsun hayatı sevin derler ya.. Bir dolu şey yetiştirmeniz gereken, sinir stres altında yüzünüzden pütürler dökülürken, saçlarınızın da bir türlü düzgün gözükmediği çirkin, sinirli, pis, halsiz, huysuz günlerde, hatırlanıp da gülümsenebilecek bir gün.

Bu yaşta bu kadar huzur ve mutluluk arayışında olmak garip mi?

Doğduğu günden beri metropol insanı olan biri için değil heralde.

Yanlış anlaşılmasın şimdi, bırakın teknolojiyi, şehirleşmeyi dönün doğal hayata'cılardan değilim. Hatta öyle alışkın olmadığım bir ortamda kuruyup kalabilirim bile...

Ayrıca İstiklal'de slalom yapmak, Nişantaşı'nda istediğim hızda yürüyebilmek, otobüslerde yer bulabilmek, yaşlı teyzelerin önüme geçmek için attığı dirseklere dayanıklı sağlam bir böğüre sahip olmak, trafikte karşıdan karşıya geçmek, son anda metroya ya da vapura yetişmek gibi bu şehirde hayatta kalmam için gerekli ve oldukça da değerli olan bu becerilerimi geliştirmek yıllarımı aldı!

Körelirim sonra, allah korusun!

Ama yine de arada küçük kaçamaklar iyi oluyor, onu söylüyorum. Bu "kaçamak" güneşli bir kış gününde, caz müzikli, deniz manzaralı bir Starbucks'a da olsa...

25 Ocak 2011 Salı

kuğu denince..

...aklınıza cidden de hemen Natalie Portman gelmiyor mu? Evet takıntılıyım. Bu yüzden de epey taraflıyım. Ama doğru söyleyin, bunlar gördüğünüz en güzel film posterleri değil mi?




Natalie Portman'a diyecek hiçbir şeyim yok zaten... Altın Küre'yi seyrettiniz mi? Hamileyken bile (hatta V for Vendetta için saçını kazıttığı zaman bile) bu kadar güzel bir insan. Eline de altın küre çok yakışıyor ayrıca :)

12 Ocak 2011 Çarşamba

altın küre yolunda


Bu sene biraz çabuk mu geçti nedir? Daha dün gibiydi, Robert Downey Jr'ın altın küresini kapıp kimseye teşekkür etmediği (!) oldukça komik konuşması.. Seviyorum o adamı. Neyse, 68. Altın Küre Ödül Töreni bu pazar, yani 16 Ocak'ta! İlgilenenlere duyurulur. :)

Bense hazırlıklara bugünden başlamış oldum. Hazırlık dediğim aday olan filmleri seyretmek tabi ki. Şimdi aranmakla uğraşmayın diye adayları da buraya koyuyorum hadi.  

Tek bir şey söyleyeceğim, Black Swan'ı seyredin. Natalie Portman zaten mükemmel ötesi. Filmin atmosferi de o kadar başarılı ki düşünebileceğiniz en kanlı, iğrenç, felaket sahneleri gözünü kırpmadan izleyen ben, basit bir tırnak kesme sahnesinde bile gerildim. Öyle bir her an bir şey olabilir havası var.

Neyse, film eleştirisi yapmayı sevmiyorum + beceremiyorum. O yüzden geçiyorum. :)

Şimdi sırada The Fighter ve The Kids Are Alright var. Love & Other Drugs'a da Pazar günü gideceğim gibi gözüküyor.

Eh bana iyi seyirler o zaman!

4 Ocak 2011 Salı

anti-geleneksel bir yılbaşı

Evet biliyorum yeni yıl yeni yıl yeni yıl yeni yıl sizlere kutlu olsun! tarzı bir post için biraz geç kaldım. Aslında böyle şeyler yazmam bile. Yeni yılda klişe yeni kararlar vermem, ya da oturup geçmişe, biten yıla bakıp bir "durum değerlendirmesi" yapmam. Yılın sonu da öylesine bir gündür işte. Ve birçok insan o geceyi dışarda arkadaşlarıyla, ailesiyle, birileriyle, süslenip eğlenerek ya da bu dolaylarda bir şeyler yaparak geçirmeyi tercih ederken ben evde oturmayı severim. O gün benim "geleneksel" pizza eşliğinde, Home Alone 2, Nightmare Before Christmas ve Miracle on 34th Street seyretme günümdür.

Yani anlıyacağınız, benim açımdan o gün hakkında yazacak fazla bir şey yoktur.

Bu sene hariç yani.

Bu sene, liseden beri artık ailem olmuş 3 kızla geçirdim yılbaşı akşamını. Gitmeden önce ve bu planlar yapılırkenki bir kaç gün boyunca epey de huysuzdum bu durum hakkında. Bir kere benim geleneksel günüme aykırı! Bir de "herkes bir şeyler yapıp getirsin" olayı var ya ah ah! 3 gün boyunca tarif bakmaktan, o tariflerini deneyip becerememeye ve sonunda o akşam kimsenin yemediği bir cheesecake yapmaya kadar uzanan acılı (!) bir hikayesi oldu bu yılbaşı hazırlığının. Aslında o kadar fazla şey yedik ki cheesecake'e yer de kalmadı açıkçası, kimseyi çekiştirmiyorum burda yanlış anlaşılmasın şimdi :)

Ama benim için "allah allah bugün hiç yılbaşı gibi gelmiyo, evde oturmuyorum yahu!" olsa da, ve o 3'ü ertesi gün kahvaltı masasında buna yarılsalar da (söylediğin için çok saol Ezü! ;)) güzel bir yıl bitişiydi. Sarhoş falan da olmadık, bazılarının sandığının aksine kafayı bulmadan da eğlenebiliyoruz çünkü 4'ümüz bir araya geldiğimizde zaten içmiş gibi oluyoruz :)


Çok daha muzur resimler de var tabi.. Ama aşağı yukarı en normal halimiz buydu.


Benim favorim bu ama! :)


Ve hayır bu sene de yeni kararlar almadım. Daha önce aldığım kararları elimden geldiğince devam ettirmeye çalışmaya devam edeceğim, her sene olduğu gibi. Söylemeden geçmeyelim tamamen anlamsız bir post olmasın, YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN!

Ama en çok da bu 3'ünün! Eh taraflıyım tabi, ne yaparsınız... 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...